Perşembe, Şubat 28, 2013

Ufaktan ufaktan kaçıyorum

Delinin biri her gün vücudundan bir parça kesip tımarhanenin penceresinden aşağı atıyormuş .Bunu fark eden doktor deliye sormuş:
 -- Sen ne yapıyorsun ?
 -- Ufaktan ufaktan kaçıyorum  ..
foto: Füsun T.

Çarşamba, Şubat 27, 2013

Pazartesi, Şubat 25, 2013

İnsanlar


                   Kendim, kendime şu soruyu sordum  " Neden böyle bir şey yapmaya karar verdi acaba ? "

                                                             İnsanlar

                          Keyifli bir hafta diliyorum hepinize. Ufkunuz açık, düşleriniz gerçek olsun.

Pazar, Şubat 24, 2013

Pazar şarkısı

19 Nisan 1972 Hey dergisinin yedinci sayfası altta görmüş olduğunuz sayfa. Sağolsun Hey dergisi arşivini internet ortamına taşıyanlar. Bu sayfada müzik piyasasında en çok dinlenen, beğenilen, satılan, istek alan şarkıların listesi yapılmış. Sayfanın altında vermiş olduğum linke tıklar, oradan da açılan sayfadaki fotoya tıklarsanız fotoğrafın büyük halini görebilir ve listeyi rahatlıkla okuyabilirsiniz.

Foto : Hey dergisi arşiv sayfası
Ben Hey dergisini uzun yıllar takip ettim. 70 li yıllara bir nostalji  yaptım dergiyi arşivden okuyarak. Bu haftanın pazar şarkılarını da bu listeden seçtim bu hafta. 1972 yılında listelerde hangi müzikler varmış ve bunları tanıyan, bilen kimler varmış. ? İşte bu pazarın şarkıları.

Richard Harris --- MY BOY 
Ömür Göksel --- Sevemem artık
Şenay --- Sev Kardeşim

Ve çok enteresan bir şarkı . Listede üçüncü sırada yer alıyor. Afrika kökenli bir grupmuş Osibisa. Ben hatırlayamadım bu grubu. Belki de bir başka şarkılarını hatırlarım.
Osibisa --- Survival

Son olarak kendimle de özdeşleştirerek , biz yaştakilerin iyi bildiği bir şarkı.

Oy anam oy --- Arda Kardeş

Cuma, Şubat 22, 2013

Kıssadan hisse

BİR LETONYA HİKAYESİ

 Çok eski zamanlardan birinde kötü bir âdet varmış. Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür, orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece zaten az olan yiyeceklerin, çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan, kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemez, komşusu görüp ihbar edecek diye korkarmış. İşte bir gün yaşlılardan birini oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş. İhtiyar, oğul ve küçük torun beraberce ormana gitmişler. İhtiyarı bırakmış dönüyorlarmış ki, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp almalarını söylemiş. Babası umursamayınca da : 

 - Kızağımı almalıyım, yoksa sen yaşlandığında seni neyle ormana götürüp bırakacağım... demiş. 

 Oğul o an anlamış ki, ihtiyar babasının kaderi, yaşlandığında kendi kaderi de olacak. Dönüp babasının ellerini çözmüş. Alıp eve geri getirmiş. Samanlıkta saklayıp her gün ona gizlice yemek vermeye başlamış. Bir süre sonra köyde hayvanlar arasında bir hastalık yayılmış. Hayvanlar birbiri arkasından ölüyormuş. İhtiyar oğluna şöyle demiş: 
 - Hastaları iyilerden ayır. Onlara şu, şu otlardan ilaç hazırla. Sağlıklılara da şöyle şöyle yap. 
 Oğlan ihtiyar babasının dediklerini yapmış. Gerçekten de onun hayvanları arasında ölüm azalmış. Çoğu kurtulmuş. Bayram geldiğinde her sene olduğu gibi, o sene de köy halkı kurbanlar kesmeye başlamış. İhtiyar oğluna şu öğüdü vermiş: 
 - Köyde hayvan çok azaldı. Senin de fazla hayvanın yok. Bu sene kurban kesme. Gerçekten de bir iki ay içinde bütün köy tarlalarda çalıştırılacak hayvan sıkıntısı çekmeye başlamış. Ama ihtiyarın öğüdünü dinleyen gencin hayvanı varmış. İlkbahar'a doğru köyde artık ekmek yapacak tahıl bile kalmamış. Ama asıl sorun, tohumluk olarak kullanabilecek kadar bile tahıl olmamasıymış. Tarlaya ne serpeceklerini, gelecek senenin mahsulünü nasıl hazırlayacaklarını bilemiyorlarmış . İhtiyar bu konuda da oğluna öğüt vermiş: 
 - Yavrum, ahırın çatısı samanla doldurulmuştur. Onları çıkar, yeniden döv. Oradan tohumluk buğday çıkarabilirsin. 
 Oğlan, ihtiyar babasının dediği gibi yapmış. Köyde tohumluğu olan tek aile onlar olmuş. Bütün köy halkı bu gencin büyücü olduğunu düşünmeye başlamış. Öyle ya, herkesin işi kötü giderken, bu evde garip bir şekilde kötülüklere bir çare bulunuyormuş. Evi gözlemeye başlamışlar. Sonunda da gerçek anlaşılmış, ihtiyar babanın hala yaşadığı ortaya çıkmış. Köylüler genci krala şikayet etmiş. Kral önce yasalarını hiçe sayan gence kızmış. Ama olup bitenleri dinledikten sonra iyi ve yerinde bir öğüdün çok şeyi değiştirebileceğini kabul edip, ihtiyarlarla ilgili yeni bir kanun çıkarmış. 
 Bundan böyle çocuklar, anne ve babalarına yaşlılıklarında bakacaklar. Onların gönlünü hoş tutacaklardır. Çünkü onların hayat deneyimlerinden her zaman için öğrenebilecekleri şeyler vardır. 

Son cümle: 'Gençler yaşlıların aptal olduğunu sanır, oysa yaşlılar gençlerin aptal olduğunu bilir' İngiliz Atasözü


***** Mailime gelmiş ben de aynen paylaştım. Hayata dair bir çok iyi ve gerekli  şeyi büyüklerimden öğrendim. "İyi ki bu anne-babanın evladıyım" dedim her zaman ve hala da diyorum. Büyükler,biz giderken dönmüş oluyorlar bizim yürüdüğümüz yolları. O yüzden onları biraz daha can kulağı ile dinlemekte fayda var, yaşımız kaç olursa olsun.

Bu aralar canım hiçbir şey istemiyor, bloga bir şeyler yazmaya çalışıyorum yazamıyorum. Bir süre daha alıntılarla, videolarla idare edeceğim sanırım. Hepinize sevgiler. Bu da son günlerdeki benin resmi.
resmi suluboya kalemleri ile yapmıştım



Çarşamba, Şubat 20, 2013

Ne desem bilemedim

                                                                     teknoloji

Salı, Şubat 19, 2013

Cuma, Şubat 15, 2013

Salı, Şubat 12, 2013

Biz aşkı meleklerden çaldık

dinle


                                                                                                                                               Tarihsiz 
 Karıcığım, 
Mektubunu aldım. Yine ben senden bir mektup ilerdeyim. Ne yapalım, sen birçok şeyde benden ilerdesin, ben de seni sevmekte senden ilerde olayım. 

 Nâzım Hikmet 
 Piraye'ye Mektuplar

Pazartesi, Şubat 11, 2013

1001 çeşit

2013 yılına giriş benim için zorlu oldu. Hemde pek erken, onuncu günü vurdu beni. Takvim değiştirip Çin astrolojisine mi geçsem acaba. Dün  itibari ile "Yılan yılı" başladı. Bundan önceki yıl Ejderha yılı idi. Dün girdiğimiz yıl su yılanı yılı olarak da adlandırılıyormuş. Bu işle ilgilenenler, bereketli, aşkın yoğun yaşanacağı bir yıl olacağını söylüyorlar. Hiç fena gelmiyor kulağa. Kişisellikten uzaklaşıp dünya genelinde yaşanabileceklere bakalım biz en iyisi, fazla bencil olmak iyi değil.

Bu yıl dünyada beklenmeyen değişimler olabilirmiş. Keşiflerde, bilimde yenilikler olacakmış. Tren kazaları ve depremler, volkan patlamaları bekleniyormuş. İsyan hareketleri olabilirmiş. Buradan sonrasını devam etmiyorum, gördüğüm kadarı ile aşkın dışında pek iyi bir şey olacak gibi durmuyor. Takvim değişmenin gereği yok bu durumda.

Bazı şeyleri tekrar etmeyi seviyorum. Birisi de Pakize Suda'nın yazılarına olan sevgimi tekrarlamak. (Ben aslında herşeye sevgimi tekrarlamayı seviyor gibiyim. Sevdiklerime de bunu belli ederim. ) Onu okumayı çok seviyorum. Bu pazar günü yine hoş şeylere dokunmuş, kendi güzel kinayeli dokunuşlarıyla...MIŞ/MUŞ kısmındaki yorumu çok hoşuma gitti ...  TIKTIK

Kiloları ile arası iyi olanlar muhakkak vardır ama bir yaştan sonra ister istemez genişleyen bedenlerle konu hakkında muhabbetimiz daha bir fazlalaşıyor. Daha sık olarak "kilo vermem gerek" sözcüğünü kullanıyoruz. Bende, 45 kilolarla 40'lı yaşlarını bitirip, 6 lı rakamlarla 50'li yaşlara devam eden biri olarak sık sık kullanıyorum bu sözü. Geçen hafta gördüğüm bir arkadaşım, konu nerden açıldıysa bir içecekten söz etti. Diyetisyeni tavsiye etmiş. Ben de, "şimdi o modda değilim sonra alırım tarifini" deyip geçmiştim. Dün gazetede Ender Şaraç'ın köşesinde o tarifle karşılaştım. Hem kendime not olsun, hem de size bildireyim diye buraya aktarmaya karar verdim.
Bu tarif, bir gün yapılacak bir detoks. Hızlı bir şekilde toksin atmanızı sağlıyormuş. Göbeği erittiğini söyledi arkadaşım.Yapar mıyım bilmiyorum ama aklımızın bir köşesinde dursun bakalım.

Source: youtube.com via Cathie on Pinterest


2 orta boy yeşil elma
3-4 adet esmer kuru kayısı veya mürdüm eriği
1 adet parmak büyüklüğünde çubuk tarçın
3-4 tane karanfil
tüm bunlar 1.5 litre su ile kaynatılacak ve gün içinde ılık olarak tüketilecek.
İlave bir şeyler yapmayı düşünürseniz TIKTIK 

Tarifleri verdikten sonra bir de unla ilgili bir tarif vereyim. Yurdumuzda yörelere göre gelenek ve görenekler benzerlikte gösterir, değişiklikte. Şimdi yazacaklarıma bir kısmınız " bizde de öyle yapılır" diyeceksiniz büyük ihtimal. Biz de öyle yapılmaz mesela. Ankara yöresinde yeni doğmuş bir çocuk , bir eve ilk defa gittiğinde, gittiği ev sahibi çocuğun yüzüne un sürermiş. Hem bolluk bereket anlamında , hemde saçı sakalı ağarana kadar yaşasın anlamında ve inancında. Bizde de, ilk kez gelen yeni doğmuş çocuğa yumurta ve şeker verilir mesela , bereket anlamında. Daha neler neler var. Bunları okumayı seviyorum şahsen. Yine Ankara geleneğinde, küçük çocuğun tırnağı altı ay kesilmezmiş, kesilirse çocuğun huysuz olacağına inanılırmış. Ankara'lılar hastalıkları tedavi ederken neler yapıyorlar bakın. Mesela başınız mı ağrıyor, başı ağrıyan kişiye şöyle diyorlarmış.
'Başının ağrısı çöpe çöpe
Seni bir beyin küçük kızı öpe' 

Elleri terleyen kişilere de önerileri var. Hiç tanımadığınız bir kişinin evine girip yatak ve yorganına elinizi dokunmanız gerekiyor. Biraz dayak yeme riskli. Ev sahibi oklaç'ı  yada eğriyi kapıp sizi kovalayabilir ama terlemenin geçme garantisi var. Tabii kaçarken bilinizi ağrıtmamaya özen gösterin. Sonra çot kalırsınız alimallah.
Oklaç : Oklava
Eğri : Bıçak
Bil : Bel
Çot : Sakat
                                                             Sevdiğim şehrim benim. 

Şehrimde bu hafta gitmeyi planladığım iki sergi var. Birisi Çağdaş Sanatlar Merkezinde. Nihat Kahraman Resim Sergisi . Resim yaptığım için sergi gezmemin, yeni ressamlar tanımamın bana katkı sağlayacağına inanıyorum. Bir diğer etken ise içinde bulunduğum ruhsal durumdan birazcık sıyrılabilmek. 12 Şubat'ta başlıyor 26 Şubat'ta sona eriyor sergi. Çağdaş sanatların ikinci katında A salonunda. 

Diğeri Nar Sanat Galerisinde Aydın Baykara, Teymur Ağalıoğlu, Vahit Talib karma resim sergisi.  Teymur Ağalıoğlu'nun  eserlerini  yakından görmek istiyorum. 13 Şubat'ta başlıyor 28 Şubat'ta sona eriyor.

Ve konuyu tatlı bağlayalım. Laf yine dönüp dolaşıp anneme gelecek. Dervişin fikri ve zikri durumu işte. Annem hastaneye yatmadan önce ayva almıştım tatlı yapmak için. Tatlı ile arası pek hoş değildi ama  severdi ayva tatlısını. Hastane günleri, ölüm derken ayvalar buzdolabında öylece kalmıştı. Hayat devam ediyor ,dün tatlıyı yaptım. Beraber yiyemedik ne yazık ki. Daha önce çok kez ayva tatlısı yapmama rağmen kafam dağınık olduğu için, "ayva tatlısına ne kadar şeker koyuyordum anne "  de diyemeyeceğim için bilgisayardan  tarife bakma ihtiyacı hissettim. Tarifi izlediğim bir blogdan uyguladım.. Anne eli gibi blogu. Aynen uyguladım tarifi ve sonuç gerçekten mükemmel oldu. İşte TARİF 


Bu benim daha önce yaptığım tatlının fotosu. Ayvaların rengi fazla kızarmıyordu , bu sefer nar gibi kızardı. Meğer sırrı varmış.

                                           1001 çeşnili güzel günlerle geçecek bir hafta diliyorum hepinize. 





Pazar, Şubat 10, 2013

Pazar şarkısı

Bu gece ( Cumartesi gecesi ) zaman bir türlü geçmek bilmedi. Son günlerde geceleri uyuyamıyorum. Uyuduğumda da rüyamda annemi görüyorum. Uykusuz ve sıkıntılı bu gecede ne yapsam oyalanabilir , bir nebze sıkıntımdan kurtulabilirim derken, "pazar şarkısı" hazırlamanın beni oyalayacağını düşündüm. Araştırdım, öğrendim, hazırladım. Yine de zaman bir türlü geçmedi. Şimdi, kalan zamanda, uykuya geçebilene kadar kitap okuyacağım.

Araya renk katması için bugün çektiğim bu fotoğrafı ekliyorum. Bugünlerde bulut hareketleri ve renkleri çok güzel Ankara'da. Arada gözünüzü bulutlara çevirin. Seyretmeye doyamadım ben. Size bu dağla ilgili özle bir şeyler anlatacağım bir ara. ***


Kimden ikikumtanesi

Gelelim pazar şarkısına. Gazeteci Ertuğrul Özkök geliri 6 Nokta Körler Derneğine bırakılacak olan bir albüm çıkarmış. Adı " Arta Kalan Zamanda II " . Albüm iki Cd'den oluşuyor. İlk cd'de Özkök'ün dinlediği ve beğendiği 12 arya yer alıyor. İkinci cd'de ise tiyatro sanatçısı Selçuk Yöntem, Özkök'ün kaleme aldığı metinleri okuyormuş. Ayrıca bu cd'de yazarın çektiği fotoğraflarda yer alıyormuş.

Opera izlemeyi seviyorum, fakat aryalardan oluşan bir cd almak hususunda çok istekli olabileceğimi sanmıyorum. Yine de iki şey için alabilirim belki. İlki gelirinin derneğe kalacak olması, ikincisi ise seçilmiş 12 aryadan oluşan bir cd'nin, sürekli dinlemeyecek olsamda arşivimde bulunması. Henüz karar vermedim.

İşte albümdeki 12 arya . Bir kaçını dinleyelim beraber. Aryaları beğenirseniz belki sizde alırsınız.

1. Requiem: Pie Jesu / Anna Nebretko
2. Se potisa Rodostamo / Agnes Baltsa  TIKTIK
3. Vivaldi: Nulla in Mundo Pax / Emma Kirkby TIKTIK
4. Over The Rainbow / Sandy Castel
5. Vita Mia / Amici Forever
6. Vesperae Solennes de confessore in C, K. 339: Laudate Dominum / Emma Kirkby
7. Nella Fantazia / Celtic Woman  TIKTIK
8. Mi Lusinga Il Dolce Affetto: Il Complesso Barocco / Vesselina Casarova
9. Pachelbel: Canon in D major / Duel, London Session Orchestra & Gavin Wright
10. Fragile / Summer
11. Im Abendrot ; Vierletzte Liede (At sunset; Four Last Songs) / Renee Fleming
12. Ta Trena Pou Figan / Agnes Baltsa TIKTIK


Hepinize iyi pazarlar diliyorum. Bugün pazar ve ben dün gece kaldığım yerden bugün devam ediyorum yazmaya. Gece rüyamda uzun uzun yine annemi gördüm, konuştum. Çok güzeldi. Zaten çok güzel bir kadındı ama rüyamda daha bir şahane idi. Uyanınca ağlamaya başladım. Babama da rüyamı anlattım. Sonra da baba kız birlikte göz yaşı döktük, özlemle. Bu da bir süreç, zamanla rüyamda görmek istesem de göremeyeceğim, ağlamak istesemde ağlayamayacağım  biliyorum.

*** O bir ara bu sabahmış .....

Yukarıda görmüş olduğunuz dağa bakıyor bizim evimiz. Annemle çay içerken , ben perdeleri sonuna kadar açar bu dağı izlerdim hayran hayran. Anneme de sürekli " anneciğim çok güzel, bayılıyorum ben bu dağa, dağları seviyorum" gibi şeylerle hislerimi anlatırdım. Annemi Gölbaşı'ndaki mezarlığa  defnettik. Mezardan ayrılırken bulunduğu yer nerelere bakıyor diye, kendime onunla irtibatta kalacağım bir şeyler ararken, kafamı kaldırmamla birlikte işte tamda bu dağla göz göze geldim. Kısacası bu bir yeni annesini kaybetmiş insanın halleri ama şahane bir tesadüf.

Biz aynı dağa bakıyoruz.

Cumartesi, Şubat 09, 2013

Flyboard

                                               Eğlenceli olsa gerek tıktık




                                                     Sizde yapmak isterseniz TIKTIK





Perşembe, Şubat 07, 2013

Benden şeyler

             Başsağlığı dilekleriniz, yorumlarınız için hepinize çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız.

            
Canım hiç bir şey yapmak istemiyor. Hayatın tadı tuzu yok bugünlerde. Yaptığım şeyleri de kendimi koyvermemek adına zoraki yapıyorum.  Düşünmemeye çalışıyorum, sürekli film izliyorum. Benden önce bu deneyimi yaşamış olanların tavsiyelerini can kulağı ile dinliyorum. Zamanla geçecek ama yok olmayacak, hep bir yerlerde yanacak ve  zaman zaman alevlenecek diyorlar. Ben de kendimi ve yüreğimin acısını zamana emanet ediyorum.Sudan çıkmış balık gibiyim. Boşluktayım. Çok tuhafım. Bu cümleler asla yaşadığım şeyin tarifi değil, tarif edemiyorum hiç bir şekilde. Zor bir şey, çok zor.

Çarşamba, Şubat 06, 2013

Uykudan önce

Yağlıboya resim yapalım

İnternette vakit geçirmeyi seven biri olarak yeni bulduğum bir web sayfasını paylaşmak istedim. Özellikle çocuklar için güzel bir zaman değerlendirme etkinliği olabilir. Paint benzeri bir resim yapma sitesi. Çıktı alıp odasına asma şansınızda var.  Altta görmüş olduğunuz resmi ben yaptım.

Miniklerinizle beraber iyi eğlenceler. TIK TIK

Pazartesi, Şubat 04, 2013

HP Photosmart 6520 All-In-One Yazıcı


Bir HP yazıcı ile neler yapılabilir ? Bu yazıcı HP Photosmart 6520 All-In-One modelse bakın neler yapabilirsiniz...

                                                    tık tık

.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...